Kadınlık organlarının herbirine ait, değişik dokulardan kaynaklanan pek çok kanser tanımlanmıştır. Kadın genital kanserlerinin bir kısmı, erken bulgu vermeleri ve tarama yöntemleri sayesinde erken tanı ve tedavisi mümkün olan hastalıklardır. Vücudun dış kısmından içeriye doğru kadınlık organları ve bunlara ait en çok rastlanılan kanserler aşağıdaki gibi sıralanabilirler;
Vulva (vajina veya hazne girişi)
Vajina (hazne)
Serviks (rahim ağzı)
Uterus (rahim)
Endometrium (rahim içi)
Tuba uterina (tüpler)
Over (yumurtalık)
Bu organların herbirinden kaynaklanan onlarca kanser sayılabilir.Tüm bu kanserlerin bazı ortak özellikleri vardır. Bunlar ;
Yaşlandıkça daha sık görülürler
Bazılarının doğum ve emzirme ile ilişkileri vardır
Anormal kanama, iyileşmeyen yara veya ülserler ve inatçı kaşıntılar ilk bulgular olabilir
Hormonlar bazı kadın kanserlerin oluşumunda önemli rol oynarlar
Bazı tarama yöntemleri (pap-test, smear) ile (özellikle rahim ağzı kanserinde) erken tanı konulabilir.
Yumurtalık Kanseri
Over kanseri, kadınlarda görülen tüm kanserlerinin % 4’ünü, genital kanserlerin %20-25 ini olusturur. Kadınların %1-2 ’sinin hayatının bir döneminde yumurtalık kanserine yakalanacağı hesaplanmıştır. En çok öldüren kadın genital kanseridir. Tanının genellikle geç konulabilmesi, nedenlerinin tam bilinmemesi ve uygun korunma yöntemi gelistirilemediğinden, hastaların %60-70’ i tedavilere rağmen 5 yıl içinde kaybedilmektedir.Son 30 yılda tedavideki gelişmelere rağmen, 5 yıl yaşama şansı %38’den ancak %43’e çıkabilmiştir.
Hastaların %80’i menapozdadır ve daha çok 60 yaş cıvarında görülür. 45 yaştan önce daha az ve çocukluk çağında (tüm yumurtalık kanserlerinin %1’den daha azı) nadiren görülmektedir.
BELİRTİLER:
Genel olarak sinsi seyreden bir hastalıktır ve özel bulguları yoktur. Yumurtalık kanseri olan hastalar %70-80 oranında kanser ileri evrelere geldiğinde tanı alırlar. Hastayı hekime getiren şikayet genellikle karın ağrısı ve karın şişkinliğidir. Mide-bağırsak belirtileri (mesaneye ve barsaklara yaptığı bası nedeniyle sık idrara çıkma, kabızlık,ishal,bulantı, kusma, geğirme, iştahsızlık) genellikle başka hastalıklara bağlanarak tanı konulamamaktadır veya geç konulmaktadır.Adet düzensizliği, vaginal kanama, nadir olarak büyük bir kistik kitlenin sapı etrafında dönmesi veya yırtılması sonucu gürültülü bir tablo ortaya çıkıp acil servislerde tanı konabilir.
NEDEN veya RİSK FAKTÖRLERİ:
Yumurtalık kanserinde genetik ve çevresel (beslenme, ilaçlar, talk pudrası, enfeksiyonlar vb) pek çok risk faktörü ortaya atılmıştır.
İki 1.derece akrabada (anne,kızkardeş ) yumurtalık kanseri varsa yumurtalık kanserine yakalanma ihtimali %50’dir.Tek bir 1.derece akrabasında yumurtalık kanseri olanlarda risk,ailesinde hiç kanser olmayanlara göre 2-4 kat artmaktadır.
Evlenmemek, doğum yapmamak, gebe kalmamak veya geç çocuk sahibi olmak, çocuğunu emzirmemek riski artırmaktadır.
Yumurtlama ilaçları kullanarak kısırlık tedavisi görenlerde riskin arttığını ileri süren araştırmalar vardır.
Talk(pudra) kullananlarda daha fazla yumurtalık kanseri görüldüğü bildirilmiştir.
Doğuştan var olan bazı genetik bozukluklarda (46 XY kadın ) 30’lu yaşlarda %25’e varan yumurtalık kanseri görülmektedir.
İlk gebeliğin genç yaşlarda olması ve emzirme riski azaltır.
Doğum kontrol hapı kullanmak ve tüplerin bağlanması riski azaltmaktadır.
Over kanserlerinin %5 inin ailesel geçişli olduğu kabul edilmektedir (Lynch 2 sendromu , herediter kolorektal kanser ailesi). Bu hastalarda çok sayıda organda kanserler (yumurtalık, kalın bağırsak , rahim içi, meme) görülür. BRCA-1 geni, meme ile birlikte yumurtalık kanserine de yatkınlık sağlar. Bu geni taşıyan ABD deki kadınların 50 yaşına kadar %67 oranında meme yada over (yumurtalık) kanserine yakalanma riski taşıdığı hesaplanmıştır.
KANSER ÖNCÜSÜ HASTALIK :
Çok tipik bir “kanser öncüsü hastalık” yoktur. Bazı yumurtalık kistleri veya kitleleri tanı konulduğunda (operasyonla) iyi huylu olsalar da daha sonra kansere dönüşebilirler. Bazı genetik bozukluklar ve ailesel riskler de bu başlık altında değerlendirilebilir. Ailesel kanser eğilimi varsa çocuk isteği tamamlandıktan sonra yumurtalıklar ameliyatla çıkarılıp kanser gelişme riski azaltılabilir. Bu hastalar çocuk doğurma yaşına kadar doğum kontrol haplarıyla korunarak riski azaltabilirler.
TARAMA:
Bilinen etkin bir tarama yöntemi yoktur. Jinekolojik muayene , kanda tespit edilen bazı maddeler (tümör belirteçleri), ultrason, doppler ultrason ile yapılan tarama çalışmaları rahim ağzı kanserlerindeki gibi basit, ucuz ve etkin olamamıştır. Tümör belirteçleri (CA-125, CA19-9, B-HCG,CEA,Alfa-FP) taramadan çok kitle tespit edildiğinde bunun iyi veya kötü huylu olduğunu tespit ve tedavinin sonuçlarını izlemekte kullanılmaktadır.
TANI:
Jinekolojik muayene,ultrason ile tespit edilen yumurtalık kitleleri, tümör belirteçleri ve doppler ölçümlerine de bakılarak (kendiliğinden kaybolmayan basit kistler dahil) hem tanı hem de tedavi için (endoskopik veya klasik) ameliyata alınmalıdırlar. Ameliyat hem tanı hem de tedavi için gereklidir.
TEDAVİ :
Cerrahi
Kemoterapi (ilaç tedavisi)
Radyoterpi şeklindedir.
Hastalığın başlangıç aşamasında olduğu (tek bir yumurtalıkta sınırlı iken) ve çocuk isteği olan genç hastalarda , sadece o yumurtalık çıkarılarak çocuk sahibi olmaya izin verilebilir. Daha ileri evrelerde, yaşlı ve çocuk isteği olmayan hastalarda rahim, tüpler, yumurtalıklar, eğer tümör yayılmışsa tüm yayıldığı odak veya organlar ve karın lenf bezeleri mümkün olduğunca az tümör bırakacak şekilde çıkarılır. Cerrahi tedavi genellikle ilaç tedavisi ve daha az olarak ışın tedavisi ile desteklenir.
Herşeye rağmen yumurtalık kanseri en çok öldüren kanser türüdür. 5 yıl sağ kalma şansı % 40 cıvarındadır. Hastalık çok erken aşamada yakalandığında %90’lara varan sağkalım şansı , ancak hastaların %10-15’inde elde edilebilmektedir. Genel olarak ileri aşamalarda tanı konulduğundan ortalama sağkalım şansı düşüktür.
Rahim Duvarı Kanseri
Rahimin kas ve bağ dokusundan kaynaklanır. Miyomlardan % 0.5 oranında rahim duvarı kanseri gelişebilmektedir. Rahim kanserlerinin %3–5’ini oluşturur. Hastaların % 1-5’ inde ışın tedavisi ( radyaoterpi ) uygulanma öyküsü vardır. En sık bulgu karında, kasıkta kitle ve ağrıdır. Tanıda ultrasonografi önemli bir yer tutar. Daha önce myom tanısı konan hastalar yakın takipte olmalıdır. Hızla büyüyen myomları olan hastalar gerekirse ameliyata alınarak tedavi edilmelidirler. Menapozda büyüyen myomlarda da cerrahi seçeneği düşünülmelidir. Ancak öncesinde myom olmasa da rahim duvarı kanseri (sarkom) görülebilir.
TEDAVİ:
Cerrahi
Radyoterapi
Kemoterapi
Rahim İçi Kanseri
Rahim içi ( endometrium ) kanseri özellikle gelişmiş ülkelerde, en sık görülen kanser türlerindendir. İleri yaşlarda görülmesi ve tedavisi zor olmamasına rağmen erken belirti vermesi nedeniyle (kanama, özellikle menepozdaki bir kadında görülen vaginal kanama) bu hastalık %75 oranında başlangıç evrelerinde yakalanır. Bu nedenle tedavi edilen kadınlarda 5 yıllık yaşam şansı ortalama %70 civarındadır.
Kadın kanserleri arasında meme , kalın bağırsak ve akçiğer kanserinden sonra 4. sırada yer alır. Ortalama görüldüğü yaş 61 civarındadır. Görülme sıklığı toplumdan topluma değişmekle birlikte gelişmiş ülkelerde daha sık rastlanmaktadır. %2-5’i 40 yaş civarında görülür. Hastalığın görüldüğü kadınların %75-80’i menepoz dönemindedir.
BELİRTİLER:
En önemli bulgu ve belirti vajinal kanamadır. Menapozdan sonra hormon kullanmayan bir kadında rahimden kaynaklanan vajinal kanama olursa mutlaka endometrium (rahim içi) kanseri araştırılmalıdır. Hormon kullanan veya menapozda olmayan kadınlarda düzenli adet veya hormon çekilme kanamaları dışında kanamalar olursa bu kanamaların nedeni de araştırılmalıdır.
Ayrıca;
PAP test’te endometrial hücre saptanan hastalar
Giderek fazla miktarda adet gören ve adetleri arasında kanamalar olan hastalar
Menepoz öncesi dönemde uzun süren ( yumurtlamama ile birlikte) kanamaları olan hastalar
Menepoz sonrası rahim iltahabı olan kadınlar da rahim içi kanseri açısından araştırılmalıdır.
NEDEN VEYA RİSK FAKTÖRLERİ:
Rahim içi (endometrium)
Obezite
Yüksek tansiyon
Şeker hastalığı
Karşılanmamış estrojen (dışarıdan verilmesi veya vücutta aşırı estrojen yapımı)
obezite (şişmanlık)
estrojen salgılayan tümörler
yumurtlamanın olmadıgı adet dönemleri
Geç menepoza girmek
Ailede rahim kanseri varlığı
Hayvansal yağ kullanımı
Dogum sayısının azlığı
rahim kanserinin sıklığını artıran nedenlerdir.
Buna karşı rahim içi kanseri,
Doğum kontrol hapları
Sigara içenlerde daha az görülmektedir. Ancak sigara içimi ile ortaya çıkabilen akciğer kanseri,kalp-akciğer hastalıkları riskleri, sigaranın rahim içi kanserini azaltıcı etkisinden her zaman daha fazladır.
TARAMA:
Dışarıdan estrojen hormonu verilenler(özellikle menapoz tedavisinde)
Öncesinde meme , kalın bağırsak , yumurtalık kanseri geçirenler,
52 yaşından sonra menepoza girenler,
Polikistik over hastalığı gibi (kıllanma, şişmanlık, kistik yumurtalık) uzun süren yumurtlamama ve estrogen üretiminin arttığı ,
iyi veya kötü huylu tümörler sonucu (örneğin yumurtalık) aşırı estrojen hormonuna maruz kalan kadınlar taranmalıdır.
Tarama için aşağıdaki yöntemler kullanılabilir;
PAP test: Endometrial kanserde %50 oranında anormal bulunur. Bu test normal olsa bile %13 rahim içi kalınlaşma , % 6 rahim kanseri görülür. Testeki hücreler anormal ise rahim kanseri görülme olasılığı % 25’tir.
Endometrial biopsi veya küretaj: Rahim içinden alınan doku örmeklerinin patolojik muayenesi ile %90’a varan doğrulukta tanı konur.
Ultrasonografi : Özellikle menepoz sonrası kadınlarda rahim içi kalınlık 5mm den fazla ise rahim içinden parça alınmalıdır. 5mm altındaki kalınlıklarda hastalık rastlanma ihtimali düşüktür ( %11).
TANI:
Tanı için endometrium (rahim içi) biopsisi şarttır. Yakınması olan hastalardan histeroskopi adı verilen endoskopik bir alet ile direkt görüş altında veya körleme küretaj yapılarak alınan dokular patolojik olarak muayene edilerek tanı konur. Histeroskopik (görerek) alınan biopsi ile %100’e yakın doğrulukla tanı konabilirken, körleme yapılan kürtajla alınan dokularla %10 oranında hastada kanser varken atlanılabilir.
Menopoz sonrası kanama endometrial kanserde %90 oranında görülür.Menapozda vajinal kanamanın en sık nedenleri:
Aşırı estrojene maruz kalma %30
Aşırı incelmiş rahim içi ve vajen iltihabı %30
Rahim içi kanseri %15
Endometrial ve rahim ağzı polipleri %10
Rahim içi kalınlaşması (hiperplazi) % 5
Diger nedenler %10
KANSER ÖNCUSU HASTALIK:
Rahim içi dokusunun bezlerinin aşırı üreme ve çoğalmasıyla karekterize olan endometrial hiperplaziler kansere dönüşme potansiyeli olan hastalıklardır. Bu durum tarama veya düzewnsiz kanama nedeniyle yapılan histeroskopi veya kürtajlarda tespit edilirse uygun ilaç tedavileri veya cerrahi ile kansere dönüşme ihtimali olan bu hastalıklar kanser oluşmadan önce tedavi edilebilir.
Böyle bir hastalık tespit edildiğinde genç ve çocuk isteği olan veya herhangi bir nedenle rahim ameliyatı istemeyen hastalarda estrojeni karşılayan tam tersi etkileri olan hormonlarla (progesteron) tedavi denenir.Hasta 3-6 ay sonra tekrar değerlendirilerek tedavi etkinliğine göre cerrahi seçenekler tartışılır.
Hasta çocuk istemiyor ve hiperplazi ağır hücresel bozukluklarla beraberse rahim alınarak (histerektomi) tedavi hemen tamamlanabilir.
TEDAVİ:
Cerrahi
Radyoterapi
Kemoterapi
Ortalama 5 yıllık yaşama şansı %26 – 98 arasında değişmektedir
Vulva Kanseri
Vulva vajina girişinde büyük ve küçük dudaklar ve klitoristen (bızır) oluşan bir organdır.Kadın kanserlerinin %4’ünü oluşturur.Daha çok büyük dudaklarda görülür.
BELİRTİLER:
Genel olarak hastalar uzun süren kaşıntı, ben oluşumu, ülser ve siğilimsi şişlikler , bazan da kasıkta oluşmuş bezeler nedeniyle başvururlar. Vajen (hazne) girişinde herhangi bir siğil, ben, ülser, renk değişikliği veya şişlik ortaya çıkması halinde derhal doktora başvurulmalıdır.Doktor direk gözle veya vulvoskopi (bir tür mikroskop ile büyüterekve boyalar sürerek ) ile muayene eder ve mutlaka doku örneği alarak ( biopsi ) tanı koyar.
NEDEN OLABİLECEK veya RİSK FAKTÖRLERİ:
Human Papilloma Virus (HPV) enfeksiyonu (İnsan Siğil Virusu ile oluşan siğiller)
Sigara
Her türlü bağışıklık sisteminin baskılandığı durum
Şişmanlık
Şeker Hastalığı
KANSER ÖNCÜSÜ HASTALIK:
Vulvar Intraepitelyal Neoplazi(VIN) denilen durum kanser olmayan ancak ileride kansere dönüşebilen bir hücresel bozukluğu tanımlar. Bu aşamada yapılan tedaviler veya bazı hafif bozukluklarda kendiliğinden bu durum düzelebilir. Ayrıca vulvar distrofi denilen durumda hücrelerdeki bozukluk düzeyine göre %1-15 oranında kansere dönüşebilmektedir. Genellikle öncü lezyonlar çok belirgin bulgular vermezlerse de her türlü:
Kaşıntı
Renk değişikliği
Yaralar
Siğiller
Benler
gerekirse biopsi alınarak araştırılmalıdır.
TARAMA :
Vulva kanseri için uygun bir tarama yöntemi tanımlanmamıştır.Ancak zaten dışarıda olan olması nedeniyle hastalar genellikle erken evrede doktora başvurmaktadırlar.
TANI:
Tanı için vulvadaki tüm şüpheli dokulardan çıplak gözle veya vulvoskopi altında (özel bir mikroskopla 4 - 60 kez büyütme sağlanarak) parça (biopsi) almak ve patolojik inceleme şarttır.
TEDAVİ :
Erken tanı konulduğunda daha küçük bir ameliyatla daha uzun bir yaşam sağlanabilir.
Tedavide
Cerrahi
Radyoterapi (x-ışını)
Kemoterapi (ilaç) tedavisi uygulanabilir.
Ortalama 5 yıllık sağ kalım oranı %70 kadardır. Erken evrelerde 5 yıllık yaşam şansı %90’larda iken, hastalık ilerledikçe bu oran %18’e kadar düşer.
Vajina Kanseri
Kadın genital kanserlerinin %1-2’sini oluşturur.Genel olarak rahim ağzı kanserlerine benzer bir nedensel ve biyolojik özelliğe sahiptir. Vajina bir ucunda rahim ağzı diğer ucunda vulva olan tüp şeklinde bir organ olduğundan tanı ve tedavide bir takım teknik zorluklar ortaya çıkabilir.Hastaların %76’sı 50 yaşından büyüktür.
BELİRTİLER:
Ağrısız kanama (ilişki sonrası olabilir)
Akıntı
Sık idrara çıkma ve mesane ağrısı
Dışkılama alışkanlıklarında değişiklik veya sorunlar olabilir.
NEDEN OLABİLECEK veya RİSK FAKTÖRLERİ:
Bugünlerde en çok üzerinde durulan neden veya risk faktörü (İnsan siğil virusu) HPV’ dir. Uzun süreli tahrişe neden olan herşey, vajinaya yerleştirilen (sarkma önleyici esnek yumuşak halkalar) pezerler, başka veya kanserler nedeniyle yapılan ışın tedavileri de bu başlık altında sayılabilir. Anne karnında düşük olmaması için kullanılan bazı estrojenik hormonlara (DES:Dietilstilbestrol) maruz kalan kız bebeklerin ileriki hayatlarında bir takım vajinal değişiklikler (vajinal adenozis) ve vajina kanserine yakalanma olasılığı artmaktadır.
KANSER ÖNCÜSÜ HASTALIK:
VAIN adı verilen kansere dönüşebilir hastalık vajina içinde tanımlanmıştır.Hastalık bu aşamada tanı konup uygun takip ve tedavi yapılırsa kansere dönüşüm önlenebilir.
TARAMA :
Vajina kanserlerinde sürüntü (pap-test, smear) ile tarama etkin olarak kullanılabilir.Özellikle HPV ile bulaşmış kadınlarda düzenli vajinal ve rahim ağzı sürüntüleri alınması çok önemlidir.
TANI :
Çıplak gözle veya kolposkop ile yapılan muayene sırasında şüpheli alanlardan parça (biopsi) alınarak tanı konur.
TEDAVİ:
Cerrahi
Radyoterapi (x-ışını)
Kemoterapi(ilaç) tedavisi uygulanabilir.
Ortalama 5 yıllık sağ kalım oranı %42.5’tir. Erken evrelerde bu oran %69 iken ilerlemiş hastalığı olanlarda % 17.5’e düşmektedir
Tüp Kanseri
Çok az görülen bir kanser türüdür. Tüm kadın genital kanserlerinin %0.3 ünü oluşturu. Tubal kanser daha çok yumurtalık, rahim içi , mide bağırsak sistemi veya meme kanserine ikincil gelişir. Tek başına tüplerden gelişen kanserler nadirdir. Genelde 50-60 lı yaşlarda görülür. Nedenleri pek bilinmemektedir.
Bulgu ve belirtiler;
Ani, aşırı miktarda vaginal akıntı
Kasık ağrısı
Kasıkta kitle
Bu bulgular ancak hastaların %15’ inde görülür. Tubal kanserde en sık vaginal akıntı veya kanama görülür. Muayenede %60 hastada kitle tespit edilebilir. Ultrasonografide özel bir sosis görünümü tanımlanmıştır. Ancak yumurtalık kanseri gibi sinsi seyreden az ve geç bulgu veren bir hastalıktır. Tanı konduğunda hastaların %80 ‘inde kanser tüpler dışına, komşu veya uzak organlara ytayılmıştır. Klinik ve biyolojik olarak yumurtalık kanserine çok benzer. Bu yüzden benzer şekilde tanımlanır, tedavi ve takip edilir.
TEDAVİ
Cerrahi, tanı ve tümörü mümkün olduğunca çıkarıp kitleyi küçültmek ve evreleme yapmak için şarttır. Radyoerapi (ışın) ve kemoterapi (ilaç ) uygulanabilir. 5 yıllık yaşam şansı %40 dır.
Rahim Ağzı Kanseri
Serviks kanseri özellikle az gelişmiş ülkelerde en çok ölüme neden olan kadın kanserlerinin başında yer almaktadır. ABD ‘de meme, kalın bağırsak, yumurtalık ve rahimiçi(endometrium) kanserinden sonra en çok görülen kanserdir. Ülkemizde ise en çok görülen kanserler arasında 7. sırayı almaktadır. Bir çok açıdan kadın cinsel organlarının en çok tartışılan kanserlerindendir;
Dökülen hücreler mikroskobik olarak incelenerek (eksfoliyatif sitoloji, pap-test,smear) kanser öncüsü hastalık düzeyinde yakalanıp tedavi edilebilir
Kanser gelişiminde HPV ( insan siğil virüsü ) etkisi çok belirgindir.Bu yüzden HPV aşıları hem korunma hem de kanser tedavisinde umut vermektedir
HPV’ nin cinsel yolla bulaşan bir özelliği olması serviks kanserinin de önlenmesinde cinsel davranışların düzenlenmesi , tek eşlilik ve prezervatif kullanımı gibi bir takım sosyo- kültürel önlemleri öne çıkarmaktadır.
Son 40 yılda pap-test taramaları sayesinde gelişmiş ülkelerde rahim ağzı kanserinden ölümler % 90 oranında azalmıştır.
Rahim ağzı kanserinin ortalama görülme yaşı 52’ dir. Araştırmalar kanserden 10-15 yıl önce kanser öncüsü hastalıkların sık görüldüğünü göstermektedir. Rahim ağzı kanserinin en önemli nedenlerinden biri olan HPV enfeksiyonları ve siğiller ise daha genç (30 yaş civarında) kadınlarda görülmektedir.
BELİRTİLER:
Tüm kanserlerde olduğu gibi belirtiler ortaya çıktıktan sonra, genellikle hastalık basit tedavilerle düzelme sınırlarını aşmıştır. Genellikle kanser oluşmadan yıllar öncesinde bazı öncül hastalık aşamasında yakalanıp kolayca tedavi edilebilen rahim ağzı (serviks) kanserinde , belirtisiz olan bu dönemin tespiti daha önemlidir.
En klasik belirti tüm kadın cinsel organ kanserlerinde olduğu gibi vajinal kanamadır. Cinsel ilişkiden sonra ortaya çıkan kanamaların rahim ağzı kanserinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı gösterilmelidir.
Diğer önemli belirti klasik olarak et suyu şeklinde akıntıdır. Ancak kanlı bir akıntı olmasa da her türlü uzun süreli akıntı rahim ağzı, rahim , tüp ve vajina kanseri açısından araştırılmalıdır.
NEDEN OLABİLECEK veya RİSK FAKTÖRLERİ:
Başlıca risk faktörü HPV’dir. HPV insanda değişik dokularda yerleşerek genellikle örtücü zarlar ve deride siğillere neden olur. Rahim ağzı kanseri olan hemen tüm hastalarda özel laboratuar yöntemleri ile HPV DNA’sı gösterilebilirken, HPV DNA’sı taşıyan veya siğil geçiren hastaların ancak küçük bir kısmında kanser görülmektedir. HPV 100 kadar farklı DNA tipine ayrılır ve bunlardan DNA tip 16-18 en çok kansere yol açan tiplerdir. Deride görülen diğer siğillerde genellikle HPV DNA tip 1-5 sorumlu olup bu tiplerin kansere yol açması zayıf bir olasılıktır.
Sigara kullanımı,yerel olarak bağışıklık sistemini zayıflatması nedeniyle rahim ağzı kanserlerine neden olabilen bir risk faktörüdür. Bunun tek başına direkt bir etki olmayıp, HPV ‘ye direncin azalması sonucu kanser geliştiğini öne sürenler vardır.
Son zamanlarda diğer bazı cinsel yolla bulaşan hastalıkların kanser gelişimini kolaylaştırıcı rol oynadığını bildiren araştırma sonuçları artmaktadır. Kısaca;
Cinsel ilişkiye erken başlama
HPV enfeksiyonları ve genital siğiller
Sigara
Çok eşlilik
başlıca risk faktörleri olarak özetlenebilir.
KANSER ÖNCÜSÜ HASTALIK:
Rahim ağzı kanserlerinin ortaya çıkmasından uzun süre önce örtücü zarların içerisinde sınırlanmış, kendiliğinden iyileşebilen bir takım hastalıklar tanımlanmıştır. Bunlar hiçbir bulgu ve belirti vermeyen, sadece pap-test , kolposkopi ve parça alınarak tanı konulan hastalıklardır. Hafif (LGSIL) veya ağır (HGSIL) hücresel bozukluklar gösterebilirler. Uygun tanı yöntemlerini kullanarak (kolposkopi, biopsi) hastaların bu aşamada tespiti hayati önem taşımaktadır.
TARAMA:
Kadın vücudunda, tarama yapılabilen, erken aşamada veya oluşmadan önce tespit edilebilen başlıca kanser rahim ağzı kanseridir. Bu tarama yöntemi, yaklaşık 70 yıldır bilinen sitolojik taramadır (pap-test, serviko-vaginal smear). Sitolojik tarama 1934 yılında Papanicoloau (bu yüzden pap-test olarak anılmaktadır) ve Babes tarafından ortaya atılmıştır.
Bu işlem, vajina ve rahim ağzından dökülen hücrelerin bir lam üzerine sürülüp ( ülkemizde bu yüzden akıntı veya sürüntü tetkiki olarak da tanımlanmaktadır), boyanarak , mikroskop altında incelenmesidir. Böylece daha ortaya çıkmadan, kansere dönüşebilecek hücreler tespit edilip, doku örneği alınarak kanser öncüsü hastalık veya rahim ağzı kanseri çok erken aşamada tespit edilebilir.
Bu aşamada hastalar, basit, ucuz yöntemlerle ve çok yüksek başarı şansı ile tedavi edilebilirler. Sürüntü alınması (pap-test) jinekolojik muayene sırasında çok kısa bir süre alan ve ağrısız, kadının hiç farketmeyeceği bir işlemdir.
Son 40 yılda gelişmiş ülkelerde, düzenli olarak sitolojik tarama yapılması sonucu, rahim ağzı kanserinden ölüm oranı %90 azalmıştır. Taramada temel olan, yakınması olsun veya olmasın, her kadının pap-test yaptırmasıdır. Çünkü bu yöntem yakınmaları olan, rahim ağzı kanserinden şüphelenilen kadınlarda uygulanan bir tanı yöntemi değildir.
Herhangi bir sağlık kurumunda en ücra sağlık ocaklarında bile alınabilen sürüntüler , bir patoloji kliniğine gönderilip (kargo, posta) burada anormal hücreler araştırılabilir. Anormal hücreler tespit edilirse, hasta ayrıntılı araştırmalar yapılabilen bir merkeze gönderilebilir. Yani tarama yapmak her koşulda mümkün olabilir. Yeni sitolojik örnek toplama ve boyama yöntemleri bulunsa da, herkesin taranması ve sürüntüde anormal hücre görülenlerin tanı için araştırılması kavramı değişmemiştir. Her ülke kendi sağlık politikalarını belirleyip uygun bir tarama programı belirlemelidir. Ülkemizde halen herkesin kabul ettiği bir tarama programı yoktur. Tarama sıklığı ve taramaya başlama yaşı açısından bazı risk faktörleri ve koşullar aşağıda sıralanmıştır. Yüksek Riskli Grup:
HPV enfeksiyonu (cinsel organlarda siğilleri halen veya geçmişte olmuş olması
Çok eşlilik (kadın ve/veya eşi)
Sigara
Erken yaşlarda cinsel ilişkiye başlama(20 yaştan önce)
Düşük Riskli Grup:
Tek eşlilik
Bekarlık
Düşük risk grubunda ilk cinsel ilişkiden sonra pap-test yapılır ve her yıl test tekrarlanır. 2-3 kez pap-test normal olarak bulunursa en az 65 yaşına kadar 2-3 yıl aralarla pap-test yapılmaya devam edilmelidir.
Yüksek riskli grupta tarama için her yıl pap-test yapılmalıdır.Kadınların 65 yaşından sonra da taramaya devam etmeleri halinde rahim ağzı kanserinden ölüm oranları %60 kadar daha azalmaktadır.
Tarama sonuçları anormal bulunan hastalar jinekoloğun önerileri doğrultusunda hafif derecede hücresel anormallikler için tekrarlayan pap-test yaptırabilirler. Hafif veya ağır hücresel anormallikler tespit edilen hastalar direkt olarak kolposkopi denilen bir mikroskopla muayene ve gerekirse parça alınmak (biopsi) için bir kolposkopi kliniğine gönderilebilirler. Böylece kesin tanı ve gerekirse uygun tedavi planlanır.
TEDAVİ:
Cerrahi
Radyoterapi (Işın)
İlaç tedavisinden (kemoterapi) oluşur.
Erken kanserlerde çok özel durumlarda (genç ve çocuk isteği olan hastada) küçük operasyonlar yapılabilir. Ancak çok fazla komşu organlara yayılmamış hastalıkta cerrahi tedavi ile rahim ve etrafındaki bağlar, tüpler, yumurtalıklar, vajinanın üst kısmı ve karından bir kısım lenf bezeleri çıkarılır. Cerrahiden sonra veya önce komşu organ yayılmaları tespit edilirse hastaya cerrahiyi takiben veya cerrahi işlem yapılmadan radyoterapi uygulanır. İlaç tedavisinin yeri az olup bu konuda yeni çalışma ve araştırmalar sürmektedir.
5 yıl sağ yaşama şansı evrelere göre değişmekte olup erken dönemde %90’larda iken hastalık ilerlemiş, lenf bezelerine yayılım olmuşsa %15-20’lere kadar düşer
Kadınlık organlarının herbirine ait, değişik dokulardan kaynaklanan pek çok kanser tanımlanmıştır.